21 Aralık, yılın en uzun gecesi…..
Bir arkadaşım instagram hesabında 21 Aralık için o kadar güzel dua etmiş ki, bana bu dua uzun süredir yapmadıklarımı, yapıp da bırakmak istediklerimi ve yeni senede yapmak istediklerimi sanki hatırlattı. Bu vesileyle ben de duaya yürekten bir ‘aminnnn’ deyip, yeniden, kaldığım yerden başladım yazmaya…
Öncelikle arkadaşımın duasına bir bakalım. O güzel duada demiş ki :
‘21 Aralık yılın en uzun gecesi. Yaşamımda olan, yaşamıma dokunan, yolumun denk geldiği, bir vakit rastlaştığım ve yaşamıma girecek olan tüm canlılar için niyet ediyorum ki bu gece; uzun süren sorunların çözüldüğü, sancılı problemlerin aşıldığı, süregelen çıkmazların son bulduğu, bitmeyen hastalıkların şifalandığı, sonu belirsiz dertlerin su gibi akıp vuslata erdiği, kararsızlıkların netleştiği, ekmek kavgasında olanların rızkının istikrarla bağlandığı, yarım yamalak kalmış can darlayan her konunun müspet sonuçlara vardığı, aşkla bakan gönüllere aşkın denk geldiği, inanan ve inanmaya niyetli olanların sebatına mükafatlar geldiği, yeni umutların yeşerdiği, sevginin her şeye dokunduğu bir güne dönsün. En güzel günlere gark olalım.’
Hep beraber ‘Amin’ deyip, bu seneyi sonlandırırken kendimize bir bakalım. 2018 yılında neler yaşadık? Yaşadığımız olaylar, hayatımıza giren insanlar bize neler öğretti? Ya da öğretmek için geldiler de acaba biz neleri öğrenemedik? Peki ya yeni seneden neler bekliyoruz?
Sizi bilmem ama ben kendi adıma bazı kararlar aldım bugün… Öncelikle uzun zamandır çektiğim bel ağrısı için artık bir çözüm zamanı dedim. Yıllardır süregelen ama son iki yıldır hayat kalitemi yerlere vuran bu ağrının artık sebebini bulmam ve sonlandırmam gerekiyordu. Bu yüzden yıllardır bana bu işin adresini veren yoga hocam Başak’ın dediğini yapıp Osteopati uzmanı Hümeyra’dan randevumu aldım.
Hayatta hiçbir şey tesadüf değil. Ne bir olay, ne de bir kişi sebepsiz gelmiyor hayatımıza… Yeter ki biz okumayı bilelim. Ama ne yazık ki çoğu zaman dışardan izleyebilmek yerine, olayların içine kendimizi kaptırıp, egolarımın tutsağı olup içinde kayboluveriyoruz. Dersimizi geçemediğimiz için de sürekli ve sürekli sınavlara girip çıkıyoruz. Taa ki anlayana kadar… Tabi anlayabilirsek…
Hümeyra da bana aslında bildiğim ama unuttuğum pek çok şeyi hatırlattı. Son zamanlarda dünya için çok üzülüyorum. Doğayı bozuyoruz, yiyecek doğal hiçbir şeyimiz kalmadı, hava kirli, denizler kirli…
Özellikle de yiyecek konusuna oldukça takıntılıyım, bir yandan kilo vermeye çalışıp, diğer yandan sağlıklı ne bulup yiyebiliriz diye endişelerim gün be gün artarken bugün Hümeyra bana nefis bir şey söyledi. Çok da haklıydı!
‘İnsan bedeni buna da uyum sağlayacak’ dedi. Vücudumuz öylesine mucizevi ki bu sisteme de ayak uyduracak ve bundan sonra bu düzene göre yaşayacak! Biz elbette yine de mümkün olduğunca sağlıklı besleneceğiz elbet, çünkü sahip olduğumuz bütün hastalıkların sebebi beslenme düzenimiz ve doğru bir şekilde değiştirirsek torba torba ilaç içmekten, doktordan doktora koşmaktan rahatlıkla kurtulabiliriz.
Sağlıklı beslenme de bu yılı bitirirken verdiğim kararlardan bir tanesi. Tahılı ve laktozu hiç birimizin öğütemediği apaçık ortada. Çünkü değişen yapılarını sindirecek enzimler vücudumuzda yok. Evet, bedenimiz buna da alışacak ama o güne kadar en azından glutensiz, şekersiz, laktozsuz ve belki de vegan bir beslenmeye geçebilirim diye düşünüyorum. Yavaş yavaş bu konuya eğilip, yeni tarifler deneyip onları da sizinle paylaşacağım. Belli mi olur yeni senede bakarsınız yeni bir blog ile tariflerimi sizlere duyururum J
Hümeyra’nın bana hatırlattığı değerli şeylerden biri de etrafımızı değiştirmeye çalışmamamız gerektiğiydi. Değiştirmemiz gereken sadece biziz. ‘Sen değişirsen dünya değişir!’.
Herkes bize ayna! Karşımızdaki için ne düşünüyorsak bir dönüp kendimize bakalım, yoksa o düşündüklerimiz bizim için geçerli olmasın?
Bir başka önemli konu sınırlarımızı çizebilmek. ‘Ayıp olmasın diye’ neler yaptığımızı bir düşünür müsünüz? Eminim hepiniz içinizden onlarca hikaye geçirmişsinizdir okuduğunuz anda… Hayatımızı hatta neredeyse bunun üzerine bile kuruyoruz. Hepsi birbiri ile ilişkili aslında. Kendine değer vermek, kendini sevmek, sınırlarını korumak…
Biz aslında karşımızdakini kırmamak için, ‘ayıp olmasın diye’ düşünürken, ya kendimizden ödün vererek istemediğimiz bir şeyi yapıyoruz ya da Hümeyra’nın dediği gibi aslında büyük bir riya içindeyiz. Çünkü sırf kırmamak için belki ona yalan söylüyoruz, samimi davranmıyoruz. E peki bu daha ayıp değil mi?!!
Eveet, meğer bugün epey değerli bir gün olmuş bana. Hümeyra’ya hatırlattıkları teşekkür edip, bel ağrılarımda ilk seansta bile hafifleme hissederek yanından ayrıldım. Ve tabi Hümeyra’yı bana yollayan ilahi sisteme de… J