10 Ocak 2012 Salı
ALTIN YOL: YÜKSEK BİLİNCE GİDEN GÖKKUŞAĞI KÖPRÜSÜNÜ GEÇMEK
Yeni Dünya Enerjileri Aralık 2011 / Ocak 2012
Başmelek Mikail ~ Celia Fenn kanalıyla
Sevgili Işık
Ailesi, 2011 yılının sonunda ve çok önemli 2012 yılının başlangıcında, Altın
Yola gelişinizi kutlamaktan çok memnunuz! Bu, Dünya Gezegeni üzerinde Yüksek
Bilince ve İlahi Sevgiye giden yolunuzdaki son adımlar dediğimiz şeydir. Dünya
ve onun üzerindeki herkes bu yılın 12/12/12 ve 21/12/12 arasında açılacak olan
Kozmik Portala uyumlanırken, Altın Yol 11/11/11'de açıldı.
Sevgililer, bu
çok önemli bir zamandır, bu birlikte yıllardır çalıştığımız şeydir. Buna, tüm
hayallerin ve vizyonların Kozmosun her
seviyesinde Varoluşun yeni yoluna uyumlandığı "Fırsat Düğümü" adını
veriyoruz. Ve Dünya bu Geçişin odak noktasıdır, çünkü Dünya Kozmik Mesih
Bilincinin Altın Işığına girerken, "Samanyolu" Galaksinizde
doğurulmakta olan gelecekteki "Altın Galaksi"nin bir kalıbı veya
mavikopyası olarak kendi Kaderine açılıyor. Buna "Altın Gül
Galaksisi" demeyi tercih ediyoruz, çünkü olmakta olan şey budur, Kozmik
Işık Lotusunun merkezindeki Altın Gül.
Ama, bu
gelecekte olacak, Dünya kendi Kaderine açılırken, 2013'ün ötesindeki yol. Bu
2012 yılında, Gökkuşağı Köprüsünü açacaksınız ve Yüksek Bilincin Altıncı ve
Yedinci Boyutlarına geçeceksiniz. Ağustos'taki Aslan Kapısında "Işığın
Yerküre Koruyucu Konseyleri"nin Bilincine, Gezegeni Işıkta tutanların ve
onun gelecekteki rotasını yönlendiren ve belirleyenlerin ve yeni yapıları ve
kalıpları tezahür ettirenlerin Bilincine
gireceğiniz Sekizinci ve Dokuzuncu Boyutlara erişmeye hazır olacaksınız.
Sevgililer, bu
yıl "Büyük Geçiş" olacak ve size diyoruz ki - bu zaten gerçekleşti!
Son yıllarda birçoğunuzun yapmış olduğu güzel ve kalpten sevgi çalışması
"çekirdek" bir Işık Ailesi yarattı, Dünya Kozmosun Elmas Kalbine
uyumlanırken, onu Kozmik Mesih Bilincinin Altın Işığında taşıyan ve Kristal
Izgaralarda Işığı tutan Işık Topluluğunu yarattı.
Sevgililer, bu
gerçekten kutlanacak bir zamandır - Yeni Yıl, Yeni Çağ, Yeni Dünya ve doğmakta olan
Yeni Galaksi!
Gökkuşağı Köprüsü ve Işığın Yüksek
Boyutları
Sevgililer, Gökkuşağı Köprüsü
dediğimiz şey, Dünya Gezegeninden Yüksek Boyutlara giden Işık Yoludur. Galaktik
çatışmaların bitişinden ve Dünyadakilerin yoğunluğa düşmesinden sonra bu Gökkuşağı
Köprüsü ile bağlantı binlerce yıl kopuktu. Bunların hepsi büyük planın
parçasıydı ve şimdi sizler yoğunluğun bu alt seviyelerinde evriminizin
meyvelerini almaya ve Bilincin Yüksek Boyutlarına ve "Yıldız
Çocukları" veya İnsan Melekler ve İlahi Işık Varlıkları olarak Kozmik
Benliklerinize Gökkuşağı Köprüsünü yeniden birleştirmeye hazırsınız.
Gökkuşağı Köprüsü her birinizi ve
yükselen Dünyayı Bilincin Altıncı Boyutuna bağlayan ışık köprüsüdür. Gökkuşağı
Köprüsü Ağustos 2011'de Dünyaya yeniden bağlandı ve ilk bağlantılar Norveç ve
Finlandiya'nı
n Kuzey Kutbu Çemberi bölgelerinde yapıldı. O zamanda, Deniz
Memelileri, Elementaller ve Peri Krallıkları Gökkuşağı Köprüsünü yeniden
bağlamak ve Altıncı Boyuta Işık Portalları açmak için Işık Ailesine yardımcı
olmak için çalıştı. 11/11/11'de Gökkuşağı Köprüsü ayrıca Kuzey Amerika ve
Hawaii'de yeniden bağlandı ve Aralık ayında Arjantin, Güney Afrika ve
Avustralya'da yeniden bağlantılar yapıldı. Köprü kuvvetlenmeye devam edecek ve
Yüksek Bilince Altın Işık Yolu sağlayacak.
Altıncı Boyut Arketip İmgelem
Alemi ve Sihir, Rüyalar ve Yaratıcılık Alemidir. Bilincin bu seviyesine
girenler Birlik Bilincinin Beşinci Boyutunda ve İlahi Rahmet ve Şefkatin Kalp
Merkezinde sağlam şekilde "topraklanmış" olmalıdır. Çünkü bu seviyede,
kendi hikayenizin Üstat Dokuyucusu olursunuz. Hayatınız bir Sanat Eseri, bir
Hikaye, bir Şiir veya Bir Dans haline gelir ve Harika Işık Dokuyucusu olarak
yaratmak ve tezahür ettirmek için Arketip enerjileri çağıran Sizsiniz.
Bu Yeni Dünyada ve bu Rahmetin
Altın Çağında, var olan Arketiplerin üstadı olacaksınız ve yeni Arketipleri
yaratacaksınız. Bu, Dünya "Yaradılışın Altıncı Boyut Dokuma
Tezgahı"nda dokunan Arketiplere ve Hikayelere uygun olarak
"realiteyi" tezahür ettirirken, Yeni Dünya için zorunludur. Işık ve
karanlı karasındaki çatışmasıyla dualitenin büyük hikayelerini geçmeniz ve
Birliğin yeni hikayelerini dokumaya başlamanız zorunludur.
Sevgililer, her biriniz bir Işık
Dokumacısı, bir Hikaye Anlatıcısı ve bir Şair, bir Işık Dansçısısınız. Her
biriniz Hayatınız olan bir Sanat Eseri yaratıyorsunuz. Bilincin bu seviyesine
girdiğiniz zaman, yaptığınız her seçimin yaşamın büyük tasarımında ve Gezegenin
büyük tasarımında bir ışık ipliği olduğunu görmeye başlarsınız.
Çünkü aslında Sevgililer,
Kozmosun kendisi İlahi İradeye ve Ruh ve Kutsal Zihin ile Birlikte -
Yaratıcılar olarak her biriniz tarafından yapılan seçimlere uygun olarak
sürekli evrimleşen ve değişen harika bir Sanat Eseri gibidir. Bu seçimler saf
bilinçten ve Yüksek Hayır niyetiyle yapıldığı zaman, İlahi Yaratıcı Zekanın bir
kanalı olursunuz ve hem Tasarımın bir parçası hem de tasarımın Yaratıcısı
olursunuz. Ve, bilinçli bir şekilde! Bu harika bir armağan değil mi,
Sevgililer.
Ve böylece bu 2012 yılında, sizler
Işığın Altıncı Boyutuna götüren Gökkuşağı Köprüsünü geçerken, hayatınızın ve
işinizin Dünyanın, Ruhunuzun ve İlahi Kozmik planın enerjileriyle tam olarak
uyumlanabilmesi için, kendinizi Dünya Yıldızı ve Ruh Yıldızı çakralarına
topraklamak için, topraklanma egzersizleri ile çalışmaya devam etmeniz
gerekecek.
Sizler Altıncı Boyut
enerjilerinde üstat olurken, Altın Gül veya Lotus Alanı adını verdiğimiz
Yedinci Boyuta erişmek için Gökkuşağı Köprüsünü kullanacaksınız. Burada
"yükselmiş" bilince tam olarak girersiniz ve bir "İnsan
Melek" olarak kendinizin tam farkında olursunuz. Bu noktada, Dünyaya İlahi
Işığı ifade eden ve yayan muazzam bir Işık Çiçeği yaratmak için Taç Çakrası ve
Ruh Yıldızı Çakrası birleşirler. Bu noktada, kendinizi gerçekten bir Işık Varlığı
ve Dünyaya bir Işık olarak bilirsiniz.
Yenileme Kodları ve Yeni
Yaratım
Sevgililer, 11/11/11'de sizler
11/11 portalı ile çalışırken, ayrıca "Yenileme Kodları" adını
verdiğimiz şey ile kutsandınız. Bunlar "Yeni Cennet ve Yeni Dünya"
için evrimin sonraki aşamalarının bilgisini içeren Kutsal kalpten gelen Işık
impalsları/itkileridir.
Çok Boyutlu Dünya ve onun
Varlıkları Yeni Yaratım için bir Potadır. Yenileme Kodları, Yeninin ortaya
çıkmasını sağlamak için Kozmik DNA'da Potansiyel Anahtarları aktive eder. Uzun
"durgunluk" sona erdi ve son yıllardaki değişiklikler Dünyayı ve onun
sakinlerini bir kez daha Kozmik zaman akışına salıverdi. Bu akışta, büyüme ve
değişim potansiyelleri Seçim vasıtasıyla hızlanır ve aktive olur.
Sevgili Işık Ailesi, Doğal veya
İlahi Zamanın bu Akışına girdiğiniz zaman, seçim vasıtasıyla tezahür ettirme
yeteneğiniz yoğunlaşır. Altıncı Boyut ile çalıştıkça ve usta dokuyucular haline
geldikçe, Yeni Yaratımlar için İlahi Yaratıcı Zekadan çekmek basit bir konu
olacaktır.
2012'de Çok Boyutlu Dünya
Sizler 2012'de ilerlerken, Çok
Boyutlu Realitede yaşamanın ne anlama geldiğinin artan şekilde farkında
olacaksınız. Işık Ailesi olarak siz Beşinci Boyutta topraklanacaksınız ve
Bilincin Yüksek Seviyelerine götüren Gökkuşağı Köprüsünü geçeceksiniz. Yeni
Dünya için Liderler ve Yol Göstericiler olacaksınız.
Ama, bu noktada birçok insan
liderler ve yol göstericiler olmayacak. Kendi Çok Boyutlu Realitelerini
keşfetmek için eski Üçüncü Boyut şartlanmalarını salıverirken hala uyanışın erken
aşamalarında olanlar ve kafası karışmış ve endişeli olanlar bulunacak. Onların,
Çok Boyutlu erişiminizde daha usta olanlarınızdan yardıma ve rehberliğe
gereksinimleri olacak.
O zaman, Beşinci Boyut Dünyası
Realitesinin parçası olmayı seçmiş, ama bu zamanda tam bilince uyanamamış
varlıklar olacak. Bunlar sanki Üçüncü Boyuttaymışlar gibi yaşamaya devam
ediyorlar ve artık hayatlarının daha önceki gibi "işlemediğini"
görüyorlar. Bunlar gittikçe negatif, öfkeli ve değişken hale geliyorlar, çünkü
hayatın eski şekli parçalanırken, hayatları daha zorlaşıyor ve parçalanıyor. Bunlarla
koşulsuz ve sevgi dolu olabilirsiniz, ama onların negatiflik ve yoksunluk
dramalarına ve manipülasyonlarına çekilmeyin, çünkü bunlar dualite ve
güçsüzlendirmenin ve yaşamanın ve olmanın eski yollarının son kalıntılarıdır.
Sevgililer, sizler Güçlüsünüz ve
Yaratıcısınız! 2012'de Kim Olduğunuzu hatırlamak ve Kaderinizin gerçeğini
Yaşamak için daha önce hiç olmadığı kadar size meydan okunacak. Ama, sizler
Gökkuşağı Köprüsünü geçip çok uzun zamandır sizden daklı olan Yüksek Işık
Alemlerine girerken ödüller büyük olacak.
Şimdi Yeni Günü ve Yeni Dünyayı onaylamanın
zamanıdır. Sizler her anda Hayatınızın Hikayesini yaratan Çok Boyutlu Yıldız
Çocukları ve İnsan Meleklersiniz. Potansiyel çok büyüktür ve Seçme ve Yaratma
Özgürlüğünüzün Neşesi ve Kahkahası, biz Melek Alemlerindekilerin çok uzun
zamandır duymayı beklediğimiz Kutsamadır.
Birlikte Yeni Cenneti ve Yeni
Dünyayı yaratacağız... Altın Gül Galaksisini!
Sizlere 2012'de Işık, Sevgi, Neşe
ve Bolluk ve en Sihirli Hayaller diliyoruz!
(Çeviri: Saffet Güler)
©
2011-12 Celia Fenn and Starchild Global
8 Ocak 2012 Pazar
Beyninizin farklı düşünce frekanslarını alabilme yeteneği, hipofiz bezi denen, sağ ve sol beyin yarıküresinin arasında yer alan güçlü bir ölçüm aleti tarafından yönetilir. Yedinci mühür de denilen hipofiz beyninizi yönetir. O, farklı düşünce frekanslarını alıp tutabilmesi için beyninizin farklı bölümlerini aktive etmekten sorumludur. O sizin düşünme ve muhakeme etme kapasitenizi açan, düşünceyi idrak edilmesi için bedeninize yayan ve daha büyük bir anlayış için onu bir deneyim olarak tezahür ettiren kapıdır.
Hipofiz, “üçüncü göz “ olarak da bilinen, çok küçük fakat çok harika bir salgıbezidir. O, dar bölümünde küçük bir ağzı olan, taç yapraklarla çevrili bir armuta benzer. Beyniniz, bu güçlü salgıbezinin işlevleri tarafından, karmaşık bir hormon salgılama sistemiyle yönetilir ve kontrol edilir. Bir iç salgı bezi olan hipofiz, salgıladığı hormonu beyin yoluyla epifiz, hipofizin yakınında, alt beynin tabanında, belkemiğinin üzerinde yer alır. Epifiz ya da altıncı mühür, düşünce frekanslarını –bedene yayabilmek için- güçlendirmekten sorumlu ölçüm aletidir. Hipofizden epifize akan hormon salgısı, farklı düşünce frekanslarını alıp tutabilmesi için beynin farklı bölümlerini aktive eder.
Bu iç bezlerden gelip kana karışan hormon salgılarıyla beden işlevleri uyum içinde sürdürülür. Epifiz, bu uyumu sürdürmekten sorumludur. Epifizden gelen hormon salgısı, tüm diğer bezleri hormonlarını birbirleriyle uyum içinde salgılayacak şekilde aktive eder, böylece hormon dengesi yaratır. Bu dengenin düzeyini, epifiz sistemi tarafından alınan düşünce frekansları topluluğu belirler. Düşünce frekansları ne kadar yüksekse, bedendeki hormon akışı da o kadar artar. Ayrıca, frekanslar ne kadar çok aktive eder. Bu da beyni daha da yüksek düşünce frekanslarını alabilmesi için aktive eder.
Epifiz sistemi, merkezi sinir sisteminizi yönetir. Kendisine ulaşan her düşünce frekansını alıp daha da güçlendirir ve merkezi sinir sistemi vasıtasıyla hücrelere gönderir; belkemiğinden geçen merkezi sinir sistemi, elektriksel düşüncenin anayolu gibidir. Epifiz sisteminden gelen elektrik akımı, merkezi sinir sisteminin –su olan- sıvısı içinde akarak belkemiği boyunca her sinir vasıtasıyla bedeninizin her hücresine dağılır.
Bedeninizin her hücresi kan dolaşımıyla beslenir; kan, besinler yoluyla aldığınız enzimlerin faaliyeti sonucunda çıkan gazı hücrelere taşır. Düşüncenin elektriksel akımı hücresel yapılara bir ışık kıvılcımı olarak girer. Bu kıvılcım hücreyi tutuşturur, gazın genişlemesine neden olur, bu da hücrenin –klonlama işlemiyle- kendisini koplamasını, bir başka hücre yaratıp kendini yenilemesini sağlar. Böylece, bedenin bütünü o tek düşünceyle beslenir. İşte, bedenin moleküler yapısında yaşam böyle–varoluşunuzun her anında almanıza izin verdiğiniz tüm düşüncelerin etkileriyle- gerçekleşir.
Düşünce sürekli olarak bedeninizin her hücresini besledikçe, tüm bedeniniz onun elektriksel uyarımına karşılık verir- tüm bedeniniz! Böylece, her hücrede deneyimlenen düşüncenin etkisi, bedende bir his, bir duyum, bir duygu yaratır. Bu his sonra kaydedilmek üzere ruhunuza gönderilir.
İpeği ipek olarak biliyorsunuz, çünkü onunla –ipek denen anlayışa neden olan- belli duyumları ve duygusal deneyimleri ilişkilendiriyorsunuz. Ruh tüm bu bilgiyi duygusal deneyimleriniz sonucunda kaydetmiştir. Böylece, düşüncenin hissi hissedildiğinde, ruh bu hissi kaydeder ve bellek bankasında –daha önce deneyimlenmiş düşüncelerden edinilmiş- benzer hisleri arar. Sonra bu bilgiyi, düşüncenin tüm bedende idrak edildiğini ve anlaşıldığını göstermek üzere beyninize gönderir. Düşünce sadece beyniniz tarafından değil, tüm bedeniniz tarafından idrak edilir. Sonra beyninizin muhakeme bölümü o hissi tanımlayacak bir sözcük bulmanızı sağlar.
Eğer beyniniz tam kapasiteyle kullanılsaydı, bedeninizin bir anda ışığı dönüştürebileceğinizi ve onun sonsuza dek yaşayabileceğini biliyor musunuz?
Bir organınızı yitirdiğinizde beyninizin yeni bir organ oluşturma yeteneği olduğunu biliyor musunuz? Tümüyle kullanıldığında, beyniniz bedeninizi bir anda tamamen iyileştirme ya da fiziksel olarak istediğiniz biçime sokma yeteneğine sahiptir.
Beyninizin tüm kapasitesi çok büyüktür; ancak sınırlı düşünüşünüzle onun sadece üçte birini kullanabiliyorsunuz. Geriye kalanın ne işe yaradığını sanıyorsunuz, kafatasınızdaki boşluğu doldurmaya mı?
Beyninizin toplumsal bilincin ötesindeki sınırsız düşünceleri alabilmesi için, yedinci mührünüzü, yani hipofizi tümüyle aktive etmektedir. Ancak böylelikle bilişinizi –düşüncenin bütünü olan, kendisine izin veren ve seven- Tanrı’nın sınırsız anlayışına genişletirsiniz.
Peki, beyninizin kapalı bölümlerini hormon salgısıyla açan bu harika salgıbezini nasıl uyandırabilirsiniz? Yalnızca istemekle.
Kendinizi bütünüyle sevmek neden önemlidir? Çünkü bunu yaptığınız anda toplumsal bilinci aşarsınız. O zaman kabullenilip onaylanma arzusunun üzerine çıkarsanız. Yargıyı aşarsınız. Zaman illüzyonunun ötesine geçersiniz. O zaman sadece kendinizi doyuma ulaştırmak için yaşarsınız. Sadece içinizdeki sesi dinlersiniz. Yalnızca mutluluk yolunu izlersiniz. Ve o yolda, var olan herşeyin bilişi vardır.
Kendinizi –değerli hissedecek kadar- sevdiğinizde ve kendinizin Tanrı’yla bir olduğunuzu bilmeyi istediğinizde, hipofiz denen bu harika çiçeği açtırmaya başlarsınız.
Düşünceyi sözcüklerle ifade etmek, onu sınırlamaktır. Bir üstat hiçbir şeyi açıklamaz ; sadece onu bilir. Onu açıklamak, kendini sınırlamak zorunda kalmaktır. Sadece bilme noktasına geldiğinizde –bilişiniz için geçerli bir neden göstermeye ya da onu açıklamaya ihtiyaç duymadığınızda – o zaman gerçekten kendi alemizinizin efendisi ve üstadı olmuşsunuz demektir. İşte o zaman mutlak biliş içinde olursunuz.
Hipofiziniz açılmaya başlarken, yaşamınız mümkün olabileceğini asla düşünmeyeceğiniz biçimlerde değişmeye başlar. Düşündüğünüz her şeyi daha güçlü duyguyla hissedersiniz. İçinizde hissettiğiniz biliş yaratıcı bir biçimde çalıştığından, düşüncelerinizin giderek daha çabuk tezahür ettiklerini görürüsünüz. Sevgi, anlayış ve şefkatiniz artar. Farklı bir anlayışa yükseldiğiniz için birçok insan yaşamınızdan çıkıp gider. Ve onların yerine, sizin gibi düşünen varlıklar size çekilirler.
Çok geçmeden, zekanız, yaratıcılığınız ve bilişiniz arttığında, daha önce hissetmediğiniz ve bilmediğiniz şeyleri bilip hissetmeye başlarsınız. Bir varlığa bakıp onu içinizde hissedebilirsiniz. Düşüncelerinizden, gelecek günlerinizin nasıl olacağını bilebilirsiniz.
Kendinize bilme izni verdiğinizde, herşeyi bilirsiniz, çünkü –toplumsal bilincin illüzyonları tarafından engellenmeyen- biliş gözlerinizdeki perdeyi kaldırır, böylece diğer boyutları görebilirsiniz. Bu biliş, kulaklarınızın tıkanıklığını açar, böylece tüm yaşamın kendisiyle uyum içinde titreşen müzigini işitirsiniz. Bunu nasıl gerçekleştirebilirsiniz? Onu arzu ederek.
Sınırsızlığı daha çok istedikçe ve gelen düşünceleri daha çok benimseyip hissettikçe, hipofiz daha çok hormon salgılar ve ağzı daha çok açılır. Kendinizi daha çok sevmeyi ve biliş içinde yaşamayı daha çok istediğinizde, beyniniz, varlığınızı kuşatan Tanrı tarafından giderek daha çok açılır. O zaman bedeninizden daha fazla bir şey olursunuz. Sizi bir arada tutan olursunuz.
Hipofiz gerçekten Tanrı’ya açılan kapıdır. Sınırsız düşüncelerin beyninize girmelerine daha çok izin verdikçe, hipofiz daha çok açılır. Daha çok açıldıkca, siz de daha çok bilirsiniz. Ve her neyi bilirseniz, o olursunuz.
Çok geçmeden hipofiz sistemi tamamen açılır ve beyniniz tümüyle aktive olur. Sonra hipofizin ruhsal bedeninde bulunan herşey zihne sunulur ve zihin artık asla eski sınırlı haline geri dönemez. Çiçek bir kez açmaya başladığında, asla tekrar kapanmaz.
Hipofiziniz tamamen açıldığında, artık ne yaşlanır nede ölürsünüz. Bedeninizden her neyi yapmısın isterseniz, o onu yapar. Bedeninize titreşim frekansını hızlandırmasını söylerseniz ve o kendini bir başka boyuta yükseltir.
Olan herşeyi nasıl daha iyi anlayabilirsiniz? Önce anlayabileceğinizi bilin. Nasıl düşündüğünüz ve nasıl konuştuğunuz, bilmenize ne kadar izin verdiğinizi belirler. “ Daha çok bilmeyi umuyorum” demeyin, çünkü o zaman asla bilemezsiniz. “Daha çok bilmeye çalışacağım” demeyin, çünkü birşeyi yapmaya çalışan asla başaramaz. “Daha fazla bilmeyi arıyorum” demeyin, çünkü arayan asla bulamaz.
Bilmediğinizi söyleyerek ya da size gelen bilişten kuşkulanarak yaratıcılığınızı ve yaşamınızı sınırlıyorsunuz. “Bilmiyorum” sözcüğü söylenebilecek en kötü sözdür. Unutmayın, yasa-koyucu sizsiniz, düşündüğünüz ve söylediğiniz şey yasadır. “Bilmiyorum” derseniz, bilmeyeceksiniz. “Asla yapamam”derseniz, asla yapamayacaksınız. “Tanrı’nın sevgisine layık değilim” derseniz, o sevgiyi asla alamayacaksınız. Böyle konuştuğunuzda, böyle düşünüyorsunuz demektir. Ve eğer böyle düşünüyorsanız, bu düşüncenin hissi ruhunuza kaydolacak ve ruhunuz düşüncenizi bir realite olarak tezahür ettirecektir.
Siz bir bilgisayar gibisiniz. Bilgisayarınızı sürekli olarak kuşkularla dolduruyorsunuz. Bilgisayarınızı “yoksunlukla, eksiklikle” dolduruyorsunuz. Bilgisayarınızı “bilmemek” le dolduruyorsunuz. Siz kendi aleminizin hırsızısınız, çünkü sadece kuşku ve sınırlılığı bilen siz düşünüşünüz ve konuşmalarınızla yaşam gücünüzü kendinizden çalıyorsunuz..
Bakın bilmek inanmak değildir. İnanmak varsayıma dayanır; bilmek ise mutlaktır. Bilişi getiren tek şey bilmektir. Bir şeye inandığınızda, ruhunuz “inanmak” sözcüğünü birinin –ya da kendinizin- sizi hiç farkında ya da emin olmadığınız bir gerçeğe –çünkü o gerçek deneyimlenen bir realite olmamıştır- zorla ikna etmeye çalışması olarak anlar.
Aydınlanmak bilmektir –kuşku, inanç, iman ya da umut olmadan. Bilmek onu kesinleştirip mutlak kılar, bu da bilinen şeyi tezahür ettirir. İdrak edilen düşüncenin bir deneyim olarak tezahür etmesiyle, siz o konuda anlayış kazanırsınız. O zaman o- kendinizi ikna etmeniz gereken bir şey değil- sizin bir parçanız olur.
Arzularınızı gerçekleştirmenin yolu sadece ne istediğinizi ve onu elde etmeye layık olduğunuzu bilmenizdir. Bilmek, gerçek olandır; verendir; geleceğinizdir. Bir şey söylediğinizde, onun olduğunu bilin. Her ne istiyorsanız, sizin yasa –koyucu olduğunuzu ve bilip söylediğiniz şeyin gerçekleşmek zorunda olduğunu bilerek ona sahip olabilirsiniz. Buna Bir’in Yasası denir.
Eğer tüm sözcüklerinizi alıp, size yalnızca birkaç sözcük verebilseydim, onlar şunlar olurdu; “Şimdi biliyorum. Kesinlikle eminim. Tamamım. BEN’İM”. Eğer bunlardan başka sözcük olmasaydı, artık bu dünyayla sınırlı olmazdınız.
Bil. Sadece bil! “Bunun olacağını biliyorum. Mutlu olduğumu biliyorum. BEN’İM olduğumu biliyorum. “Bil, bil, bil! Gereken tek şey budur. Daima bil. Bilmiyorum ya da bilemem dersen, asla bilemezsin. Şimdi bildiğini söyle. O zaman herşeyi bileceksin.
“
Bilmek” hiçbir şeyi yargılamaz. Bildiğinizde, bir düşüncenin gerçek ya da doğru olup olmadığını asla düşünmezsiniz. Tüm düşünceler doğru ve gerçektir. Bilmek, düşünceyi tartmaz ya da ona değer biçmez. Bilmek, düşüncenin bir Oluş olmasına izin verir. O, düşünce süreçlerinizin kesintisiz ya da engelsiz olmasına izin verir.
Ramtha Beyaz Kitap'tan...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)