13 Eylül 2013 Cuma

KENDİ ZİHİN HAPİSHANENİZDEN NASIL KURTULURSUNUZ?



Herkesin zaten dingin olduğu söylenebilir.  Dinginlik oradadır. Bulunması gerekmez bile. Yaratılması da gerekmez. Çünkü zaten oradadır. Sadece siz bunun farkında olmayabilirsiniz.
Eğer çok fazla zihinsel gürültü varsa o zaman fark etmezsiniz. Ama oradadır. Ayrıca düşüncenin hareketinden çok daha derinlikte olan içinizdeki boyutu da fark etmezsiniz. O zaman tüm kimliğiniz düşüncenin hareketine bağlıdır. Zihin benlik duygusunu yarattı. Sadece kişisel bir geçmişten başka bir şey değil. Yakında da sona erecek. Yakında. Gelecek yıl ya da 40-50 yıl içinde. Yakında. Yani kim olduğunuz ve dinginlik aynı şeyler. Ve eğer bu çılgın dünyada hala delirmediyseniz, bu demektir ki içinizdeki dinginliğe bir şekilde erişiminiz var. Bu erişim sonrasını  hatırlamıyor olabilirsiniz çünkü hatırlanabilir değildir. Çünkü dinginlik zamansızdır ve zihin bunu hatırlayamaz. “Ah bu çok ilginçti, bunu hatırlayacağım” diye düşünemez. Çünkü dinginlik ilginç değildir. İlginçlik zihinle alakalıdır. Ama ilginçlik nihai-mutlak değildir. Sadece insan zihni için nihaidir. Buradan çıkıp bir ağaca, çiçeğe ya da gün batımına bakabilirsiniz. “Gün batımı ilginç” diyebilir misiniz? Sadece gün batımıyla ilgili doktora yapıyorsanız  ve onu analiz etmeniz gerekirse dersiniz. Ya da meşe ağacı. Meşe ağacı siz onu zihinsel olarak analiz etmeye başladığınızda ilginç olur. Tabi bunun da bu boyutta bir yeri vardır; ancak ve ancak şeyleri küçük parçalara bölüp analiz ederken bu boyutta sıkışıp kaldığınızda. Ki bu arada çoğu analizlerde önce o şeyi öldürmelisiniz ya da analiz esnasında ölür. Ama sadece meşe ağacıyla olursanız, seyrederseniz, gerçekten bakarsanız, o zaman baktığınız şey ilginç olmanın çok daha ötelerine geçer. Gün batımında da böyledir. İlginç bir şey yoktur. Ama yine de büyüleyicidir.
Zihnin analizine meydan okuyan derinlikler kadar derindir. Analiz ettiğiniz an onu sönük-cansız bir şeye indirgemiş olursunuz. Uygarlığımızdaki pek çok insan çok uzun süredir bu boyutta sıkışıp kalmış durumdadır. Bu boyutta şeyler kişilerin bilinçlilik alanına girer girmez onları analiz ederek, yorumlayarak ve etiketleyerek ele alırlar. Bunu insanlara ya da aniden verdikleri kişisel tepkilerle karşılaştıkları durumlara yaparlar. Doğaya bunu yaparlar ve artık doğadaki kutsallığı algılayamazlar. Çünkü doğaya sadece düşünerek yaklaşırlar. Bu içine düştüğünüz korkunç bir hapishanedir. Kendi zihninizin hapishanesi. Tüm hayatınızı buradan ele alırsınız ve tüm yaşantınız zihninizdeki kavramsal bir gerçekliğe indirgenmiş olur. Buna şeyler hakkındaki düşünceleriniz, görüşleriniz ve hatta bilgi denen şey de dahildir. Bilgi etiketlenmiş bir fikirdir. Bir şeyleri bildiğiniz vehmini yaratır. Ama hepsi sizin bir şey üzerine verdiğiniz fikirdendir. Sonrasında derinliğini ve canlılığını yitirir. Siz de düşünce perdesi vasıtasıyla gerçeklikle bağlantı kurmaya başlarsınız. Kendinizle de düşünce perdesiyle bağlantı kurarsınız. Çünkü gerçek kimliğiniz kavramsal, düşünce temelli, egosal bir kimliğe; kendisini gerçekleştiremediği bir kişisel geçmişi, tutkuları, korkuları, öfkeleri ve umutları olan ben’e dönüşür.  Bu ben de bir türlü tatmin olmayan benlik hissinin mutlak tatminini geleceği temel alan bir hikayede bulur. Bunlar da yine düşünce şeklidir. Gelecek budur. Düşüncesi dışında, kimse gelecekle karşılaşmamıştır.
Ama yine de pek çok insan farkında olmaksızın şu andan, yani var olan tek andan, sonraki anın daha önemli olduğu düşüncesiyle yaşar. Asla kaçamadığınız ve kaçamayacağınız “şu an”, sizin olduğunuz yaşamdan ayrılamaz. Ayrıca dinginlikten de ayrılamaz. Çünkü dikkatinizle “an” da olduğunuzda, dinginlik ortaya çıkar. Şu “an”ın temeli, her ne kadar yüzeyde çılgın da görünse, her zaman dinginliktir. Ayrıca kutsallıktır. Kutsal boyutun bulunabileceği tek yer. “An”da bulunmak zorundasınız. Yaşamın kutsal olduğunu anlamak için bu “an”a uyanmak zorundasınız. Düşüncede kaybolduğunuzda, “kutsal” anlamsızdır. Kendisiyle oynayabileceğiniz başka bir kavram olabilir ve kendisiyle hiç karşılaşmadan bu konuda doktora yapabilirsiniz. “Şimdi”nin derinlikleri sizin varlığınızdan, yaşamınızdan ayrılmazdır. Kutsal olan yaşamdır.
Eckhart Tolle
Çeviren : Sıdıka Özemre


2 yorum:

  1. Merhaba,
    En kalabalık anda bile yalnız kalabilmek. Çevrenin farkında olmak, farkı farkedebilmek, pek az kişiye nasip oluyor diye düşünüyorum. Umarım bende bu farkı yakalayabilenlerden olurum.
    Sevgiyle kalın
    Filiz Ece ARSLAN

    YanıtlaSil
  2. Merhaba;
    Bazen kendimizi biraz hayatttan cekip;olan bitene yukardan bir seyir halinde bakmak gerekiyor..O zaman uzuldugumuz seylerin hic bir anlmadi olmadigini;zaman diye bir kavramin hele hic olmadigini anliyoruz..Ice donebilmek;icimizdekinin farkinda olabilmek ..Allah farfindaligi yakalayabilenlerden olmayi nasip etsin hepimize insaAllah.. :)
    sevgiyle kalin

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...